NEDEN TEHCİR EDİLDİLER?

Tehcirin Nedenleri;

Osmanlı tarih terminolojisinde geçen tehcir kelimesi, bugünkü tabirle tam olarak, ülke içinde bir yerden başka bir yere nakil anlamını taşıyan "zorunlu göç" karşılığında kullanılmıştır. Bu nedenle tehcirin anlamı, çoğu kimselerin ve özellikle Ermeni diasporasının kullandığı, yurt dışına çıkarma anlamındaki "deportation"la eşdeğer değildir.

İkinci Dünya Savaşı'nda ABD ile Japonya arasında çatışmalar başladığı zaman ABD, Pasifik kıyısında bulunan Japon asıllı vatandaşlarını, güvenlik nedeniyle Missisipi vadisine nakletmişti. Bu nakilde Japonların herhangi eylemi olmamasına rağmen, potansiyel bir tehlikeye karşı böyle bir tedbir uygulamaya konulmuş ve nakil sırasında birçok Japon hayatını kaybetmişti.

Osmanlı Devleti'nin Ermenilere uyguladığı zorunlu göç ise, ABD'deki Japonlardan çok daha farklı bir durum göstermektedir. Herşeyden önce Ermeniler, arka plânda bir devlet kurmak düşüncesiyle Birinci Savaş'tan 25-30 sene önce silaha sarılmışlardı. Osmanlı Devleti'nin 1914 Kasımında Almanya'nın yanında savaşa katılması, Ermenileri destekleyen Batılı Devletlerle Rusya'yı, yeni bir politikayı uygulamaya itti. Ermenilerle gizli görüşmeler yapıldı ve silahlandırıldılar. Tiflis’teki Ermeni Bürosu da Ruslarla Osmanlı Devleti'ne karşı ittifakı teyit etmektedir. 30 Kasım 1914 tarihinde
yayınladıkları bildiride, “Dünyanın dört yanından Ermenilerin Rus  ordusu saflarına katıldığı, Rus bayrağının Çanakkale ve İstanbul boğazlarında dalgalanacağı, hristiyan inancından dolayı acı çekmiş olan Türkiye Ermeni halkının Rus koruması altında yeni ve özgür bir hayata kavuşacağı” vurgulanmıştır Gerçekten de daha sonra Rus, İngiliz ve Fransız ordularında, Ermeni askerleri yer almıştır. Meselâ Alman istihbarat kaynakları, Şubat 1915 itibariyle 592 Osmanlı Ermenisi ve 11.854 diğer Ermenilerden olmak üzere toplam 12.446 Ermeni’nin Fransız ordusuna alındığını bildirmektedir.. Keza İngiliz Mareşal Allenby, Türkleri Şam’ın güneyinde yendiğinde, yanında 8.000 Ermeni savaşçının mevcut olduğundan bahsetmektedir. Trabzon'daki Avusturya- Macaristan İmparatorluğu Konsolosu Moricz de, 30 Ocak 1914 tarihli bir raporunda, Rusların, Ermeniler üzerindeki etkisiyle ilgili olarak şöyle demekteydi : "Ruslar, Ermenileri harekete geçireceklerdir.Bu maksatla çok para harcıyorlar, gizlice âsilerin hizmetine silah sevk ediyorlar ve bir Ermeni ayaklanmasının patlak vermesine aracılık ediyorlar".
Nitekim İstanbul'da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Askerî Ateşesi Joseph Pomiankowski de Ermenilerle Ruslar arasındaki ilişkiyi şu şekilde açıklamaktadır :
"Talat ve Enver Paşa, hemen harp başlar başlamaz, Ermenilerin düşman tarafını tutmaları, bilhassa Osmanlı ordusuna karşı düşmanca girişimlerde bulunmaları halinde şiddetli karşı önlemler alınacağı hususunda kesinlikle uyardı. Buna rağmen Ermeniler, Türklere karşı düşmanca faaliyetlerde bulunmaktan, bilhassa Türk silahlı kuvvetlerine saldırmaktan geri kalmadılar. Başlangıçta çok sayıda Ermeni asker, bazı Ermeni subayları, başlarında bir Ermeni milletvekili olduğu halde kaçıp Rusya'ya gittiler. Bunlar, Rus hududunu geçen Ermenilerle birlikte Ermeni gönüllü alaylarına katıldılar. Rusların safında Türk hududunu geçerek Müslüman halka barbarca saldırılarda bulundular. Ermeni haydud çeteleri Osmanlı ordusunun gerisine, ikmal kuvvetlerine, postalara ve bağımsız birliklere hücum ettiler. Türk hükûmeti ve ordusunun ileri gelenleri, Ermenilerin genel bir ayaklanmaya girişecekleri hususunda endişe etmekte haksız değildi.
Gerçekten de bu isyan Nisan 1915'te Van'da patlak verdi"
İstanbul’daki Alman Büyükelçi vekili Neurath’ın, 26 Haziran 1915 tarihli raporunda belirttiği gibi, “Türk hükümeti, Doğu Anadolu’daki Ermeni halkını, yoğun olduğu eyaletlerde ihtilâl çıkarmalarını engellemek için askerî sebeplerden dolayı sürgün etmiştir. Ermenilerin o zamana kadar yürüttükleri faaliyetler ve kendi ülkelerine karşı olan dış güçlerle işbirliği yapmaları, tehcir kararını zorunlu hale getirmiştir. Buna rağmen daha tehcir kararı alınır alınmaz Osmanlı Devleti ile savaş halinde bulunan İtilâf Devletleri’nin bir deklerasyon yayınlayarak Osmanlı Devleti’ni suçlu ilân ettikleri
görülmektedir. İşte tehcir bu şartlarda başlamıştır. ABD Başkanı Wilson'un, Amerika'nın savaşa katılımını meşrulaştıracak ve bunun için kamuoyu oluşturacak bir takım olayların bulunması yolundaki talimatı doğrultusunda, o sırada Osmanlı nezdinde büyükelçi olan Henry Morgenthau Ermeni tehciri meselesini ele almıştır19. Morgenthau, ezilmekte ve yok edilmekte olan mazlum bir
hristiyan millet olarak değerlendirdiği Ermenilerle ilgili gelişmeleri ve Ermenilerin zorunlu göçü sırasında meydana gelen bazı ölüm olaylarını, çok başarılı bir katliam propagandasına dönüştürmüştür. Henry Morgenthau'nun asıl raporlarıyla açık çelişkiler taşıyan bir  “senaryo”, Büyükelçinin danışmanı ve tercümanı olan Türk Ermenisi Arshag K. Schmavonian,gazeteci Burton J. Hendrick ve Amerika Dışişleri Bakanı Robert Lansing tarafından hazırlanmış ve Morgenthau adına "Ambassador Morgenthau's Story" adıyla (New York 1918) yayımlanmıştır.

1914'ten itibaren Fransızlar da, Ermenilere bir devlet kurmak için söz verdiler ve bunun için haritalar yaptılar ve onlarla sıkı bir işbirliğine girdiler. Musa Dağı Ermenilerine destek vererek, yaklaşık 5000 Ermeninin dağlara çekilmesine ve Osmanlı Devleti ile mücadele etmelerine yardım ettiler.. Bu konuda Egyptian Gazette'si 21 Ekim 1915 tarihli nüshasında, Musa Dağı Ermenileriyle ilgili şu haberi geçmişti :

“…Tepenin eteğindeki köylerimizi savunmanın imkânsız olduğunu düşünerek alabildiğimiz kadar yiyecek ve malzeme ile üç saat mesafedeki Musa Dağı’nın Damlacık denilen tepelerine çekildik. Altı Ermeni köyüolarak toplam 5.000 kişi idik. Hayatta kalanlar, 4 yaşın altındaki bebek ve çocuklar 413, 4-14 yaş arası kızlar 505, 4 –14 yaş arası oğlanlar 606, 14 yaş üstü kadınlar 1.449, 14 yaş ve üzeri erkekler 1.076 olmak üzere toplam 4.049 kişidir”. Daha sonra Musa Dağı Ermenileri Fransız savaş gemileriyle Süveyş Kanalı'nın Asya tarafında bulunan Lazaret toplama kampına yerleştirildiler21. Bu arada İngiltere ve Fransa İskenderun körfezine çıkarma yapmayı plânlıyordu. Bu plân çerçevesinde Anadolu Ermenileriyle temas sağlandı ve silahlandırılmaları için girişimlerde bulunuldu. 12 Kasım 1914 günü İngiltere’nin Kahire'deki diplomatik temsilcisi
M. Chcetham, Dışişleri Bakanı’na gönderdiği telgrafta "Boghos Nubar Paşa’nın, Türkiye ile reformlar konusunda anlaşmak için pek umudu kalmayan Kilikya Ermenilerinin, Adana, Mersin ve İskenderun’a yapılacak bir çıkartmada Müttefiklerin safında gönüllü olarak yer alabileceklerini; bölgenin dağlık kısımlarındaki Ermenilerin de silah ve cephane ile donatılırlarsa Türkiye'ye karşı isyan edebileceklerini" bildirdiğini nakletmektedir. Ancak Suriye ordusu komutanı Cemal Paşa'nın Süveyş harekatı, çıkarmanın yönünü Çanakkale’ye çevirdi.

Osmanlı ordularının Çanakkale, Kafkasya ve Suriye cephelerinde savaştığı bir sırada, savaş alanı olan bu üç bölgeyi birer çizgiyle birbirine bağladığımızda, üçgen içerisinde kalan bölgede
Ermeni örgütleri, Osmanlıların Kafkas ordusu ve Suriye ordularının ikmal yollarını basıyor ve gönderilen yardım konvoylarını vuruyordu. Bu hareket Rus Büyükelçisi’nin İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı 24 Şubat 1915 tarihli bir memorandumda, “Zeytunlu bir Ermeni'nin Kafkasya'da Kont Worontzoff-Dachkoff ile temas kurduğu, Türk ordularının ulaşım hatlarına baskın yapmak üzere 15.000 kişilik bir kuvvet topladıkları, ancak silah ve cephanelerinin yeterli olmadığı, İngiliz ve Fransızlar tarafından İskenderun Limanı üzerinden bunun yapılabileceği....” şeklinde dile getirilmiştir.

Çanakkale Savaşları'nın başladığı 18 Mart 1915 tarihinden itibaren Ermeniler Anadolu'da İtilâf güçleriyle eş zamanlı olarak eylemlerini genişlettiler. Van ve çevresinde gerçekleştirdikleri
olaylarda sivil halktan pek çok kişiyi öldürdüler. Mahmudiye'de müslümanları toplu olarak katlettiler; camileri ahır haline getirdiler24. 15 Nisan 1915'te Van, Çatak ve Bitlis'te isyan
başlattılar25. Van ve çevresinde memur ve jandarmaları öldürdüler, karakollara ve Türklere ait evlere saldırdılar, resmî binaları yaktılar. Ruslarla işbirliği yapan Ermeni kuvvetleri, 16/17 Mayıs gecesi Van'ın Ruslara teslimini sağladılar. Ermeni isyanları, Anadolu'nun batı kesimlerinde de bir hareketlenmeye sebep oldu. Topyekün bir isyan tehlikesi başgösterdi26. Bu durumu İngiliz Albay Mark Sykes, Ermeni liderlerle yaptığı görüşmelerden sonra, 3 Ağustos 1915  tarihinde Kahire'deki İngiliz Kuvvetleri Komutanı Sir John Maxwell'e şu cümlelerle rapor etmiştir :

"Talimatlarınızın gereği olarak, Boghos Paşa'nın sekreteri Malezian ve Hınçak liderlerinden Damadian'la dün görüştüm. Kıbrıs'ta yaklaşık beş bin Ermeni toplanacak ve Kuzey Suriye sahiline bir baskın için Müttefiklerin nezaretinde silahlandırılacak ve hazır bulundurulacaktır. Bu kuvvet, Bulgar ve Türk ordularında hizmet etmiş bin beş yüz kadar kişi ile Amerika Birleşik Devletleri'nde işçi olarak bulunan ve askerî deneyimi yetersiz kişilerden oluşacaktır..…Suedieh'e kadar uzanacak olan harekat için sekiz yüz kişi kullanılacak ve bu alanın yirmi mil kadar çevresinde isyan çıkarılacaktır. Geriye kalan kuvvetler 50-60 kişiden oluşan küçük birlikler halinde Ayas ile Payas arasındaki noktalara çıkartılacak; Zeytun ve Elbistan istikametinde daha Kuzeyde Makedonya hatlarındaki komiteciler gibi görevlendirilecektir".

Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Ermeni ileri gelenleri, çıkacak muhtemel isyanların önlenmesi konusunda uyardı. Ancak uyarıların dikkate alınmaması üzerine bu olayları başlatan ve
Ermenileri silâhlandıran komite yuvalarını dağıtmak için 24 Nisan 1915'te vilâyetlere ve mutasarrıflıklara "acele ve gizli" kaydı ile bir talimat yolladı. Bu talimatda, Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, evrakına el konulması ve komite elebaşılarının tutuklanması bildirildi. Bunun üzerine, "bugün Ermenilerin soykırım günü" olarak nitelendirdikleri tutuklamalar gerçekleşti.
Mısır'daki İngiliz Askerî Ofisi'ne Dedeağaç üzerinden ulaşan bir bilgiye göre, “24 Nisan 1915 gecesi üç Ermeni din görevlisi ile Ermeni gazetesi "Puzantion"un sahibi de aralarında olmak üzere toplam 1800 Ermeni yakalandı. Tutuklular Ankara'ya gönderileceklerdir. Tutuklananların 500'ü Taşnak, 500'ü Hınçak ve kalanlar da Ramgavar partizanlarıdır” denilmektedir. Tutuklanan Ermenilerin “Müttefik ordularına hizmet eden Ermeni gönüllüler veya müslüman katliamı sorumluları” olduğu İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral’e gönderilen şifre telgraflarda da kaydedilmektedir. Tutuklananlar, 25 Nisan 1915 tarihinde Ayaş ve Çankırı cezaevlerine sevkedildiler. Buna rağmen isyanların devam etmesi üzerine, Almanya'nın da telkiniyle Ermenilerin, savaş alanı dışında bulunan Suriye'ye nakli kararlaştırıldı32. Bu durum Avusturya-Macaristan diplomatik belgelerinde özetle şu şekilde aktarılmaktadır:
"Sert tedbirlerin alınmasının suçu Ermenilerindir. Ermeniler savaş başladıktan sonra Türk memurlarına ve Türk ordusuna karşı, akla gelebilecek her türlü düşmanca faaliyetlerde bulundular. Ayrıca Rusların gelmesinden sonra Van vilâyetinde Müslümanları acımasızca katlettiler."
KAYNAK: ERMENİLERİN SURİYE’YE NAKLİ : SÜRGÜN MÜ, SOYKIRIM MI ? BELGELER-YUSUF HALAÇOĞLU

 

 

 

DuyurularTümü


Mehmet Törehan SERDAR’ın yeni kitapları

Yazarlarımızdan Sayın Mehmet Törehan SERDAR’ın yeni kitapları yayınlanmıştır.



Sakarya Hava Durumu

SAKARYA

Tarihte Bugün